Çevik vs Şelale: Eyfel Kulesi ve Sagrada Familia

0 Comments

Paris Eyfel Kulesi 2 yıldan çok daha az bir sürede tamamlandı. Öte yandan Barselona’daki Sagrada Famillia Kilise’sinin yapımı bundan yaklaşık 100 sene önce başladı ve orijinal tasarımına sadık kalınarak yapımı hâla devam ediyor. Peki bu 2 devasa proje arasında ne gibi bir fark var? Ve bunların “çevik” proje yönetimi ile ne alakası var?

Gelin bunu birkaç başlıkta inceleyelim:

Planlamanın Önemi

Eğitimlerde de Eisenhower’ın sıkça kullandığımız “Plan hiçbir şeydir, planlama her şeydir (Plan is nothing, but planning is eveything)” söylemini burada kısaca bir hatırlatmak isteriz. Plan sadece belirli amaç odaklı oluşturulan görev dağılımı, kapsam vb bütünü iken, planlama ileriye yönelik  düşünmeyi ve karar vermeyi kapsar. Şimdi bu projelerdeki farklılıkları göz önüne almadan önce ikisinde de ortak olan bir noktayı not etmek isteriz: harika planlama süreçleri.

Eyfel Kulesi inşasından önce birçok çizimle dokümante edilmiş detaylı bir mühendislik planı ile oluşturulmuş.

Sagrada Familia ise kendine has tasarımı ve mimarı Gaudi’nin talimatları ile ölümünden yaklaşık yüz yıl sonra bile orijinal plana sadık kalınarak detaylandırılıyor.

Planlama ve detaylandırmanın önemi, birçok deneyimli proje yöneticisi için çok nettir. Ancak çoğu zaman planlama proje öncesi yapılan bir şey olarak görülür ve yetersiz proje yönetimi bilgisinden  ve kendisi doğru proje yönetiminden mahrumdur.

İlginçtir ki birçok proje, planlama süreci bitince başlatılır. Bu devasa projeler de bizlere proje planındaki planlama aşamasının ve uygulamayı başlatan kilometre taşını tanımlamanın ne denli önemli olduğunu gösteriyor. Bu kural büyük kapsamlı projelerden daha küçük ve daha az karmaşık bütün projelere kadar kendi varlığını sürdürür. Örneğin, ilk kodunuzu hazırlayıp test ettikten sonra UI,UX designer(kullanıcı arayüzü deneyimi) için harcanılan zamanı düşünün.

Çapraz Fonksiyonel Koordinasyon Alanlarının Kontrolü

O zamanlar için dünyanın en uzun yapısı olan Eyfel kulesi çok hızlı bir şekilde inşaa edildi. Hiç şüphesiz bu başarının paydaşlarından biri “planlama” idi. Eyfel kulesinin metalden inşaa edilmesi ve yapım sırasında bu devasa metal parçalarının doğru bir şekilde montajı proje planında kritik bir koordinasyon gerektiriyordu. Böylesine karmaşık bir koordinasyon projenin kritik yolu olarak belirleyip içinde büyük riskleri taşısa da Eyfel’in yapımcıları bu riskleri tamamen kaldırmayı başardı. Metal parçalar inşaat firması tarafından sağlandı ve projeye kanalize edildi. Ve böylece bu süreç yapım ve üretimden kaynaklanacak riski teke düşürdü. Riskleri ortadan kaldıran etkin bir koordinasyon planı sadece farklı alanlardaki aktivitelerin iyi tanımlanmış olması ile başarılır. Koordinasyon ihtiyacı, farklı iş akışlarını birbirine bağlayan farklı aktivitelere gereken dikkati vererek sağlanır. Bu çeşit alanlar koordinasyon ihtiyacını yönlendirir

Başarıya Giden Yol: Çevik

Eyfel gökyüzüne yükseldiğinde Sagrada Familia çok yavaş ilerliyordu -ve hâla yapımına devam ediliyor-. 12 kulenin 8’i tamamlansa da yakın zamanda bitirilmesi planlanmıyor. Ancak, çoğumuzun da bildiği gibi, Sagrada Familia’nın yapım aşaması devam etse de her sene milyonlarca turiste ev sahipliği yapıyor. Size de bir yerden tanıdık geliyor mu?

1800’lü yıllarda Sagrada Familla

Gelin küçük bir hatırlatma yapalım burada. Çevik (Agile) Manifesto’nun ilk kuralı: Erken ve sürekli teslimat ile müşteriyi memnun et. “Kısmi teslimat” ya da “Sürekli teslimat” ın doğru olmadığını düşünenlerin ikna olması uzun bir zaman aldı. Aslında, Sagrada Familia da “tam teslimat(full delivery)” kadar güçlü olduğunu kanıtladı. Ve hatta bazen bu gücü o kadar ki teslimatın asla olmayacağı ve son aşamaya kadar devam edeceği algısını yarattı.

Sagrada Familia proje başarısı ve proje teslimatı arasındaki farklılığı net bir şekilde gösterdi. Biz bu iki kavramı birbiri içine geçmiş bir şekilde kullansak da durum aslında bu kadar basit değil. Gerçekten başarının ölçütü uygulamanızın son hali mi? Bazı kullanıcılar sadece değer teslimatı olduğu anda mutludur, yani bir bakıma şunu diyebiliriz: “Çevik proje yönetimi yakın zamanda ortaya çıkmadı, aslında (1882’den beri) hep vardı ancak biz onu henüz bir yaklaşım olarak tanımlayabildik. 1882’den bu yana süregelen sürekli teslimat ise şu anda düşününce kulağa hoş gelse gerek! 😊

Risk Yönetiminin Etkin Operasyonlara Etkisi

Şimdi Paris’e geri dönelim. Eyfel kulesi bir zamanların en yüksek yapısıydı ta ki 1930’da NewYork’ta Chrysler Binası’nın yapımına kadar. Böylesine büyük bir yapı sadece bir mühendislik hüneri değil ayrıca riskleri de yönetmeyi gerektiriyordu. İnşaat işçileri o kadar yüksek yerlerde çalışmaya alışık değillerdi.

Bu riskle başa çıkmak için Eyfel kulesinin mühendisleri risk yönetiminin birçok seviyesini belirlediler. Bunda vertigo riskiyle başa çıkmaktan tutun ki parçaların düşmesi gibi birçok risk çeşidi mevcuttu. Risk yönetimleri öyle başarılıydı ki yapım aşaması boyunca kayıtlı bir iş kazası bile olmamıştı – ki bu tek katlı bir bina için olası bir durum değildi.

Proje Ekibi ve Riskler

İşçiler alacakları riske karşılık bir ödül istedi ancak risklerle ilgili herhangi bir problem oluşmadığı için bu dediklerinin arkası oluşmadı.

Özellikle proje yöneticisinin uzman olduğu bir alanda belirli aktiviteleri riskli olarak tanımlamak o kadar da zor olmasa gerek –  riskin ne zaman ve nereden geleceğini zaten biliyorsunuzdur. Ancak riskleri önlemek çok ciddi hüner ister. Böylesine bir durumda gelecek net olan büyük riskten kaçınmak için neye ihtiyacımız var?

Çevik vs Şelale: Projenizin Odağı Ne?

Tek bir teknoloji, tek bir materyal, tek bir tasarım. Odağınız sizi operasyonel etkinliğe, optimizasyon (maksimum faydaya) ve basitliğe iter.Eyfel  Kulesi’nde anlatmaya çalıştığımız da aslında buydu: teslimat süresi ve net hedefleri karşılamak için operasyonel olarak optimize olmak ve zamanının ötesinde bir yapım anlayışı. Bu da aslında bizim klasik olarak bildiğimiz proje yönetimi.

Aynı yapım içinde karmaşık tasarım, aklın hayalin alamayacağı bir düzen ve milyonlarca fikir ve yaklaşım. İşte bu Sagrada Familia: bitmeyecek bir süreç, harikulade karmaşık bir yapı ve yapım sürecinde oluşacak yeni zorluklar ve bir o kadar da nefes kesen ve saatlerce izleyebileceğiniz bir sanat. İşte çevik(agile) tam olarak bu.

Bahsettiğimiz yöntemlerden her birinin etkisi çok net. İyi ya da kötü diyebileceğimiz bir yer de yok ve bu sadece proje yönetimi stratejilerinin farklılığı anlamına geliyor. Proje yöneticisi olarak bu yöntemlerdeki uygulama farkını anlamalıyız: “Yeni teknolojileri kullanmak ne demek? Aynı operasyonel süreçleri nasıl tekrarlayabiliriz? Karmaşıklığın başka bir seviyesini daha incelememiz gerekir mi? “. Klasik (şelale) bildiğimiz proje yönetimi sıralı ve planlıdır. Ancak çevik(agile),  “kaos yönetimi”ni gerektirir.

Sonuç Olarak;

Eyfel, harika bir proje miydi? Kesinlikle! Peki Sagrada Famillia için başarısız diyebilir misiniz? Kesinlikle hayır! Proje yolculuğunda farklı yaklaşımların sonucu olarak farklı kapsam fikir ve amaçları olan 2 farklı projeden bahsediyoruz. Proje yöneticisi olarak sizler de tam olarak “Sagrada Famillia” ve “Eyfel Kulesi” arasında bir yerdesiniz aslında. Amacınız ne? Gökyüzüne uzanan harika bir yapıt mı? Yoksa çıktısını aldığınız her teslimat sonucu ortaya çıkan mükemmel görkemli bir sanat eseri mi? Çevik mi, şelale mi?

Cevabı sadece siz biliyorsunuz.

Çeviren : Dilan KÖSE

KAYNAK : https://www.proggio.com/blog/eiffel-tower-vs-sagrada-familia-success-or-failure/

Leave a Comment

Your email address will not be published.

en_USEnglish